Çekya Cennet Cennet: Český ráj


Herkese yeniden merhabalar! Uzun bir aranın ardından yeniden bir gezi yazısıyla daha sizlerleyim. Bilenler bilir ÇekTürk’teki stajım devam ederken blogda gezi yazıları da paylaşmaya devam ediyorduk.

Bu yazıda sizlere sonbaharın eşsiz güzellikte geçtiği Çekya’nın sayısız nadide doğal parklarının yalnızca birinden bahsedeceğim:

Český ráj, nam-ı diğer ‘Bohemian Paradise’.

Český ráj’a nasıl gidilir, görülecek yerler, neler yenir içilir, hangi ulaşım kullanılır hepsinden bahsedeceğim çünkü gitmeden önce derin bir araştırma yapmama rağmen ulaşım konusunda internette pek bir bilgi bulamadım. O yüzden random davranmaya karar verdim ve Allah yürü ya kulum! dedi diyerek gidip Turnov’a bilet aldım. Bileti České dráhy’ nin telefon uygulamasından ISIC – öğrenci seçeneğini seçerek 39 kron gibi bir fiyata aldım. Aslında buraya erişim 3 farklı şehirden de sağlanabiliyor: Turnov, Jičín ve Mnichovo Hradiště fakat ben Turnov’u seçtim ve bu şekilde başladım gezime.

Ertesi sabah saat 8’deki trenle 2 saat sürecek olan tren yolculuğuma başladım. Başladım başlamasına ama Turnov’a indikten sonra sudan çıkmış balık gibi etrafıma bakıyordum. Allah yürü ya kulum dedi ama insan biraz da bilerek gider öyle değil mi!

Turnov’da trenden inen herkes ya dışarı çıktı ya başka bir trene bindi başka bir yerlere gitti ama %100 emin olarak söylüyorum, herkes Český ráj’a gidiyordu. Bir tek ben ortada kalmış gibiydim ve kimsenin yardımcı olmaması da cabasıydı. Haritadan güç bela baktıktan sonra fark ettim ki, ana trenden indikten sonra parkın içine giden bir tren daha varmış ve ona binmek gerekiyormuş. O tren de her 2 saate bir geldiği için beklemektense yürümeye karar verdim ve başladım yürümeye. En nihayetinde hiking yapmak için gelmiştim ve mutlu mesut yürümeye başladım.

Yürümeye başladıktan 20 dakika kadar sonra zaten doğal park başlıyor fakat burası o kadar büyük bir yer ki… Český ráj, ilk başta 95 km2 olan fakat şimdilerde 182 km2’lik bir alanda 1955 yılında ilan edilmiş, Çekya’nın Liberec bölgesinde yer alan eşsiz güzellikte bir doğal park. İçerisinde birçok tarihi kale ve doğal taş yapılar barındıran bu yerde saatlerce vakit geçirmek ve temiz hava almak en iyi hafta sonu aktivitelerinden biri olabilir. Çoğunluk bir kitlenin de bisiklet sürdüğü gözümden kaçmad. Burası bisiklet sürmek için de mükemmel bir yer. Yürümeye başladıktan sonra çok şirin Çek evlerine rastladım iç çekerek devam ettim.

Český ráj’ın en güzel detaylarından biri, sayısız yön bilgisi ve tabelalar bulundurması. Yolunuzu asla kaybetmeden bu doğal alanda kilometrelerce ilerleyebilirsiniz. En yakın tarihi yer olan Valdštejn Kalesi’ne gitme kararı alarak yoluma devam ettim fakat yukarıda belirttiğim gibi Valdštejn dışında birçok tarihi alan da mevcut. Kaleye giderken bir uzun bir de kısa yol mevcut. Ben giderken kısa orman yolunu takip ettim, dönerken de uzun yoldan döndüm.

Doğada olmayı, temiz hava almayı ve rüzgarla dans eden yaprakları dinlemeyi ve yürümeyi seviyorsanız ve aynı zaman da Prag’dan çok uzaklaşmak istemiyorsanız, Český ráj harika bir seçenek. Ormanın her yerinden güvenle yürüyebilirsiniz ve yolunuz yine de ana yola çıkar.

Český ráj’da yemyeşil orman yolunu takip ederek, yaklaşık 20-25 dakika kadar yürüdüm ve Valdštejn Kalesi’ne ulaştım. İtiraf etmeliyim, orman o kadar sessiz ki, sessizliği seven ben bile biraz da olsa ürkmüştüm ve kale yanına gidene kadar, ağaçların sıklığından dolayı asla görünmüyor. Kaybolduğumu sanarak 20 dakika boyunca yürüdüm ve sonrasında gördüğüm manzara karşısında büyülendim diyebilirim.

Çok fazla kale-kilise-orta çağ yapısından sıkılmış olabilirsiniz fakat burası inanın masallardan fırlamış gibiydi. Ormanda hiçliğin ortasında o kaleyi nasıl inşa ettiniz be kardeşim!

Saat 10 civarı yürümeye başlamıştım ama ormanın içinde oyalanmaktan vaktin nasıl geçtiğini bile anlamadım, öğlen olmuştu bile. Kaleye varmıştım varmasına ama öğle yemeği molası verip biraz da dinlenmek amacıyla kalenin hemen yanında yer alan yeşillik alana oturdum. Burada ufacık bir restaurant vardı ve dikkatimi bir şey çekmişti: burada hiç turist yok! Evet evet, gerçekten ziyaretçilerin hepsi Çek ve bir tane bile turist görmedim diyebilirim. Fakat bu ufacık restaurantta bile menüde Türk kahvesini görünce ister istemez bir tebessüm ediyorsunuz.

 

İlla ki yemeğinizi orada emek zorunda değilsiniz. Zaten ziyaretçilerin yarı yarıya kadar olan bir kısmı benim de yaptığım gibi evden bir şeyler hazırlayıp getirmişler ve buradan yalnızca içeceklerini alıyorlardı. Fiyatların böylesine turistik bir yer için çok uygun olduğunu söyleyebilirim. Ben de Çek birası alıp yemeğimle birlikte oradaki ağaçlık alana oturdum ve yarım saat kadar dinlendim.

Burası o kadar huzurlu bir yer ki, kendinizi yenilenmiş hissetmemeniz mümkün değil. Her yer yemyeşil ve hava şansıma inanılmaz güzeldi.

Öğle yemeği molasından sonra hızlıca kaleyi gezmeye karar verdim. Öğrenciler için 50 kron, yetişkinler için 90 kron olan bir ücret var kaleye girişte. Burada bir noktaya daha değinmek istiyorum sevgili okurlarım, o küçük restaurantın veya parkın maalesef bir tuvaleti yok ve yakınlardaki tek tuvalet de kalenin içinde olan. Sanırım tek büyük sıkıntı buydu karşılaştığım.

Valdštejn Kalesi 13. Yüzyılda Waldstein ailesinin kontu tarafından yaptırılmış. 1420’de işgal edildikten sonra 1621 yılına kadar kale boş kalmış.

1621 yılında ise Albrecht von Wallenstein tarafından tekrar alınmış ve 1722’de de içine kilise inşa edilmiş. Kalenin şuan alt katında çok eski dönemlerden kalma taş aletler sergileniyor. Mutlaka bir göz atmanızı tavsiye ederim.

  

Valdštejn Kalesi turumun ardından ormanın içlerine doğru yürümeye devam ettim. Benim bu noktada çok şaşırdığım nokta, Çeklerin ufacık bebekleriyle ve bebek arabalarıyla ormanda yürüyüşe gelmiş olmalarıydı. Çocuklar asla ailelerine zorluk çıkarmıyorlar, ağlamıyorlar veya kaybolmuyorlar. İnsan bir noktada Türkiye kıyaslaması yapıyor ister istemez. İçeriye araba girişi belli bir noktaya kadar olduğu için sonrasında mecbur yürümek zorundasınız. Bastonuyla gelen yaşlılar vardı! Uyanın halkım! Çoluk çocuk, genç yaşlı herkes parklara akın etmiş doğa yürüyüşü yapıyor!

Yürürken yol kenarında şirin mi şirin çardaklar var ve oturup biraz dinlenmenize imkan sağlıyor.

Asıl gitmek istediğim yer olan Prachovské kayalıklarının çok uzakta olduğunu fark edince yakınlarda kalmaya karar verdim ve vakit de giderek geç olmaya başlamıştı. Orman o kadar sık ağaçlarla kaplı ki, içeri güneş girmiyor! Toplamda 18 km yürümüştüm fakat park o kadar büyük ki, geri dönmek bile çok yorucu görünüyordu. Kendimi zorlayarak ve ufak çaplı molalar yaparak yukarıda bahsettiğim uzun yoldan saat 6 gibi tekrar Turnov istasyonuna döndüm ve dönüş biletimi de o anda 22 krona aldım.

Benim izlediğim rota şu haritada görmüş olduğunuz şekilde. Parkın büyüklüğünü çok rahat görebilirsiniz. Bana kalırsa burada 1 gece konaklayarak ormanın daha derinliklerine gitmek daha avantajlı bir seçenek çünkü günübirlik gittiğinizde çok yorgun olarak dönüyorsunuz. Parkın içinde konaklamak için “ubytovani” denilen motel tarzı yerler var ve fiyatları da uygun.

Eğer siz de doğaya meraklı, doğanın içinde vakit geçirmeyi seven ve hafta sonu için alternatif planlar arıyorsanız, Český ráj’a gitmenizi mutlaka tavsiye ederim. Başka bir gezi yazısında daha görüşmek üzere 😊

Çekya turizm hakkında istek ve talepleriniz için iletişim: info@cekturk.com