Bohemya’nın İncisi Prag’da İlk Üç Haftam

Bohemya’nın İncisi Prag’da İlk Üç Haftam


Ortaçağ’dan günümüze neredeyse hiç bozulmadan gelebilmiş Altın Şehir’de sizlere bu yazıyı tam Pražský Hrad yani Prag Kalesi’den Vltava Nehri’ni ve neredeyse Prag’ın tamamını görebileceğiniz eşsiz manzarasından yazıyorum.  Ahoj ! Prag’da Erasmus konulu yazımı umarım beğenirsiniz.

Prag Erasmus Deneyimi:

Prag’a gelişim ve Prag Erasmus stajı biraz şans eseri olsa da şu ana kadar hiç pişmanlık duymadığım bir yerdeyim. Bu sanırım biraz da geldiğim mevsimden kaynaklı. Çünkü çoğu kişinin aksine ne o çok soğuk kış günlerinde, ne de yazın o bunaltan sıcaklarında buraya geldim. Bahar yüzünü Prag’da daha yeni gösteriyor. Doğa yeni yeni uyanıyor ve yalnızca bu şehir değil, tüm Çekya sanki insan eli değmemiş gibi yemyeşil !

Bundan yaklaşık 3 sene önce Portekiz’in küçük bir şehri olan Aveiro’da Erasmus programıyla 1 dönem kalmıştım. Hatırlıyorum, oradan ağlayarak ayrılmıştım ve şimdi Prag’a geleli 3 hafta olmasına rağmen buradan da ağlayarak ayrılacakmışım gibi bir his var içimde. Şans eseri kısmına geri gelecek olursak, okulumun bitmesine haftalar kala son kez Erasmus için sınava girme kararı aldım ve bir şekilde sonrasında kendimi burada buldum. Stajyer öğrenciler bilir staj yeri bulmanın zorluklarını. ÇekTürk’e bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine başvurdum ve işte burdayım ! İşin en güzel tarafı firmaya farklı dönemlerde gelmiş dahi olsalar tüm stajyerler birbirini bir şekilde tanıyor ve hala kontaktalar. Böyle sıcak bir ortamla karşılaşacağımı pek de düşünmemiştim açıkçası. Ekibe katılma şansını verdikleri için patronlarıma çok teşekkür ediyorum.

Prag’da Erasmus Stajı

Buraya gelmeden önceki halimi hatırladıkça gülesim geliyor. En yakın arkadaşım 2 sene önce Prag’da staj yapmıştı ve ben buraya gelmeden o kadar çok konuştuk ki, sanki buraya 40 kere gelmişim gibiydi. Telefonuma indirdiğim ulaşım uygulaması olan DPP Info’yu neredeyse her gün kontrol ediyordum. Kalacağım yere nasıl varırım, şehir merkezine nasıl giderim, en popüler yerler nereler, ve tabiki yemek yemeyi bir hobi gibi seven biri olarak Türk restaurantları… Kaybolmamak adına resmen telaşa düşmüştüm ve sanırım işe de yaramıştı çünkü havaalanından iner inmez burayı çok iyi biliyormuşçasına kimseye yol dahi sormadan 119 numaralı otobüsü ve sonrasında yurduma giden tramvayı şıp diye bulmuştum. Bavulumu odaya atar atmaz ben de kendimi dışarı atmıştım ve ciddi anlamda büyülenmiştim. Prag’a sabah saatlerinde hele bir de cuma günü geldiğim için tüm gün ve hafta sonu benimdi.

Prag  alan olarak çok da büyük bir şehir olmamasına rağmen nedense gözümde büyümüştü bir anda. Hani kaybolmamak adına demiştim ya, sonraki 3 gün boyunca sürekli kayboldum. İyiki de kaybolmuşum. Kaybolarak gezmedikten sonra yeni yerler keşfedemezsiniz ve gezmenin de tadı çıkmaz öyle değil mi ?  Ortaçağ’dan fırlamış daracık sokaklar, muhteşem görünen yapılar, bohem kafeler, arnavut kaldırımları ve abartısız her sokaktan geçen kimisi yeni kimisi İstiklal’den geçen tarzda nostaljik tramvayları gördükçe mutluluktan delirdiğimi sanmıştım. Ve bu şehrin yalnızca bir kısmıydı !  Akşama doğru dar bir sokaktan Prag’ı 2’ye bölen Vltava Nehri’nin kenarına ulaştığımda karşımda tarihi Karluv Most (Charles Bridge) (Charles köprüsü) ve inanılmaz bir kale manzarası belirmişti. Vltava Nehri turları için buraya bakabilrsiniz. Kafka’nın evi, Eski şehir meydanı (Old Town), Astronomik Saat, meşhur dans eden bina derken oturup manzarayı izleyene kadar yaklaşık 11 saattir 12 km yürüdüğümün farkına bile varmamıştım. Sanırım her sokağa girmiştim. Neredeyse gece yarısı olmuştu ve turistler her yerde oldukları için bu şehir sanki uyumuyor gibiydi.

 

Çekya’da Erasmus Bir Başkadır…

Şehirde başka bir meşhur meydan olan Václavské Náměstí’de gezerken böyle bir şeye denk geldim ve çok hoşuma gitti. Yanımda Slovakya’da Erasmus yapıp Prag’ı ziyarete gelen 2 arkadaşım daha vardı ve bana boyadıkları Türk bayrağını gösterdiler. Çok hoşuma gitmişti.

Prag’a ilk geldiğimde para birimi karşısında bir miktar şok olmuştum. Tamam gelmeden araştırmıştım ama insan yine de görünce yadırgıyor. Türkiye’de bir fast food menü ortalama 13-14 lira iken aynı menüye burada 129 Çek Kronu verirken sanki cebimden milyonlar çıkmış gibi hissediyordum. 3 hafta olmasına rağmen sanırım hala alışamadığım 2-3 şeyden biri bu. Prag bana kalırsa biraz pahalı bir şehir. Siz yine de gelmeden fiyatları merak ediyorsanız Prag ve İstanbul fiyat kıyaslaması için buraya bakabilirsiniz.

Bohemya’nın incisi, Avrupa’nın başkenti niteliğindeki bu şehir ne kadar gezerseniz gezin asla keşfetmeyi bitiremeyeceğiniz bir yer. Ulaşımın çok geniş bir ağa sahip olması bunu epey kolaylaştırıyor. Muhtemelen gideceğiniz her yere ya tramvay ya metro veya da otobüsle gidebilirsiniz ama bana kalırsa böylesine bir şehir yürüyerek gezilmeye değer. Sizlere günübirlik gidilen doğa harikası  Velká Amerika ve masal diyarı Český Krumlov’dan bahsettiğim blog yazım için tıklayın.

Prag’dan günübirlik geziler için buraya , her türlü turizm gezileriniz için buraya , Erasmus için Çek sağlık sigortası, Prag’da konaklama, resmi çeviriler için ise buraya bakabilirsiniz. 

info@cekturk.com
+420775177364